Çemberlitaş Kız Yurdu, Beni Taşıyamadı

Bu yazının dün yayınladığım ilk kısmı teknik bir problem nedeniyle bazı kişilere ulaşamadı. Bu nedenle ilk kısmını özetleyerek birlikte sunuyorum.

Üsküdarda kızların parmağını tutarak yaptığım gezilerde ağbileri tarafından kovalanan ben, Kadıköy’e taşınınca, Amerika’ya gelmiş gibi oldum. Orada kızlarla buluşmak için 2 yer vardı. Bunların birincisi kaş göz işaretleri ile evden çıkan kızların uzun izin alması halinde, bugünkü NAUTİLUS un olduğu yerdeki bostanlara gidilir uzun fasulya sırıklarının altına sığınılırdı. İkincisi ise mahallemizin içinde bulunan ve geçiş yolu gece saat 23:00 kadar açık olan Havranın bahçesinde bir aşağı bir yukarı yürümekti.  Kızlarıyla irtibat kuramayan gençler ise Havranın giriş kapısında beklerlerdi. Çünkü çıkış kapısının hemen sonunda mahalleye en yakın ekmek fırını vardı ve her ailede karnı acıkan biri muhakkak olurdu.

Daha sonra Lise bitti Fakülte hayatı geldi. İktisat Fakültesi o zamanlar benim gibi yardımsever insanlar yetiştirirdi. Benden sonra Cumhurbaşkanı yetiştirmeye başladı. Fakültede Türkiyenin her yerindeki, Haydarpaşa Lisesi gibi, sadece erkeklerin eğitim aldığı liselerden gelen çok sayıda kişi vardı. Hoş şimdi o okulların hepsi, İmam Hatip Liseleri hariç, karma oldu, kız erkek birlikte okuyorlar.

Fakültenin başladığı ilk günlerde özellikle Anadoludan gelen erkek talebeler arasında ben çok popülerdim. Onların adeta yaşam koçu olmuştum. Kızlarla konuşurken utanıp terleyen bu vatan evlatlarının nasıl arkadaşlık teklif edeceklerini hiç kızmadan, sıkılmadan defalarca anlatıyordum. Bir yandan benim verdiğim dersler diğer yandan Çemberlitaş Kız Talebe yurdu, sınıfımızdaki değerli erkek girişimcilere atak yapma imkanını sağladı.

Çemberlitaş Kız Talebe Yurdu,adı üstünde, Çemberlitaşta olan ve sınıfımızdaki çok sayıda kızın barındığı bir yurttu. O zamanlar çok otoriter bir Müdire tarafından yönetiliyordu. Akşam saat tam 21:00 de kapılar kapatılır ve ertesi gün saat 7:00 ye kadar açılmazdı.Bu gün edindiğim bilgiye göre artık geceleri 23:00 e kadar girilebiliyormuş.

Herhangi bir nedenle gece geç kalan kızlar büyük sıkıntı yaşarlardı.Bu sıkıntı o günün gençlerini bugünün ’ Kentsel Dönüşüm Projeleri’ benzeri uygulamalara itti. Çapkın gençler yurtlardan ayrılarak 3-4 kişi birleşti ev tutmaya başladılar. Öğrenciye ev veren kesim de o zaman Aksarayın altındaki Küçüklanga bölgesi idi. Bu bölge esas Langanın hemen yanında yer alırdı. Deyim olarak kullanılanLanganın Hıyarı   lafı buradaki çok sayıdaki salatalık bostanından dolayı çıkmıştır.

Erkekler yeni evlerine taşındıkça bayan arkadaşların da Yurda geç gelip kapıda kalma sayıları inanılmaz arttı, hatta bazıları yeni bir gecelik veya pijama bile aldılar.

Lüküs hayat oh ne rahat durumu, doğaldır ki bazen sabaha karşı ansızın çıkıp gelen ve evi eliyle koymuş gibi bulan bazı kız ağbileri tarafından  biraz zedeleniyordu. Bu durumda ilişkilerini nikaha kadar götüren arkadaşlarımız da oluyordu.

Ancak kızlarımıza gündüz vakti düzgün iki cümle kuramayan değerli erkek arkadaşlarımız gece olunca operalardan  arya okumaya başladılar bu da benim hayatımın taşıyan konumunun ilk işaretleri oldu.

Gece operasında pervasız olan bu değerli insanlar, belirli konularda da cahil oldukları için, bazen kötü son kaçınılmaz oluyordu. Benim bayan arkadaşım fakülteden olmadığı ve zaman zaman derslere geldiği için , sınıfta partilerüstü bir kişiliktim ve herkese dosttum. Bu nedenle ayağı kayan ilk çift bana geldi ve yardım istedi.Ben geniş bir çevrem olduğu için hemen araştırmaya başladım ve uygun maliyetli doktoru Beşiktaşta pazarın içinde buldum. Mal sahibi parayı verip kaçtığı için görev bana düştü. İsmini vermeyeceğim bu doktorun kesim günü Salı ve Perşembeydi. Gittik görevi ifa ettik döndük. Bu durum nasıl oldu da duyuldu ben bilmem ancak o ilk yıl 3 defa taşıyan oldum. Ertesi yıl da okulun ilk 3 ayında 2 vaka daha. Daha evvel sadece( hoş geldin, güle güle) modunda beraber olduğumuz doktor bir gün ’ Dışarı gelin sizle konuşacağım’ dedi. Dışarı çıkınca ’ Sevgili kardeşim’ dedi ’ Daha dikkatli olsanız iyi olur nerdeyse 1 yıldır değişik hanımlarla geliyorsun, bu yaptığın hiç doğru değil onlara da yazık’. Anladığım kadarı ile doktor,  getirdiklerimin hepsinin katilinin ben olduğunu düşünüyormuş. gülermisin ağlarmısın. Ancak ya bizim arkadaşlar işi öğrendiler ya da allah doktora acıdı o günden sonra bu tip istekte bulunan başka kimse çıkmadı.

Bu anlattığım olaylarda yer alan 3 çiftin daha sonra evlendiklerini biliyorum. Haberleşemediğim diğer 2 çiftin de benzer bir sona ulaştığını sanırım. Çünkü o zamanlar insanlar daha bir mesuliyet sahibi idiler.

Günümüzde ise önem verilen değerler değişti. Benim bu tip konular ile ilgili ’ Kuru üstü Pilav ’ dediğim bir benzetmem vardır. Her Türk insanı gibi ben de Kuru Fasulyeyi Pilavın üstüne koyup yemeyi çok severim. Ancak bunun da yöntemi vardır.

1- Kuru Fasulye suzuz olacak

2- Tabağa pilavın makul bir % si kadar konulacak.

İsterseniz pilavdan daha fazla bir miktarda kurufasulyeyi sulu olarak pilavın üstüne dökün de sonucu görün.

Şu an birlikte olan çiftlere bir bakın ilişkilerinde fasulyenin sulu ve çok olduğunu görürsünüz.Bu nedenle İlişkiler hem çok sayıda hem tatsız. Bu gün birinle, yarın bir başkası ile. Ağızlarına mikrofon tutulunca hemen hepsi aynı şeyi söylüyor ’ Çok seviyeli bir ilişkimiz var’. Aradan bir süre geçiyor bakıyorsun ayrılmışlar. Kadının söylediği ’ Beni taşıyamadı’.

Kadınların kendilerini taşımak zorunda olan erkekleri seçtiği,erkeklerin taşımayı peşinen kabul ettiği bu yaşam biçiminin sadece elit ,şımarık ve görgüsüz bir tabaka ile sınırlı olduğunu ummak istiyorum.

Pazar günü için bu kadar. Önümüzdeki her haftanın hepimiz için  bir önceki haftadan daha mutlu ve sağlıklı günler getirmesini dilerim.

Dün anlattığım fıkranın sonu  ile ilgili bir şey söylemek istemiyorum. Bu kadar zaman nasılsa beklemeyip kafanızda sonlandırmışsınızdır.

Yorum yapın