Gören Göz, Nilüfer Koçyiğit

Bu gün anılara devam ediyoruz. Ağustosta evlendik çok mutluyuz.O yıllarda Cumartesi günleri çalışılıyor demiştim. Bu nedenle Cumartesi günü öğlen 13:00 e kadar nikah kıyılıyor. Son nikah olan 12:45 i kapmışız. Kız istemeye giderken bile ’ Eğer düşünelim diyeceklerse hiç gelmeyelim’ diye terör yaratan beni iyi tanıyan eşim ’ Sen o gün berber için falan gelme ben hallederim’ dedi. Ben de bütün sorumluluklardan yırtan bir Türk genci olarak sabah damat traşı için berbere gittim. Hemen bizim bilardolu kahvenin yanında. ‘Sen kahveye git ben sana haber veririm ’ dedi berber arkadaş. Ben de kahveye gittim. Daha saat erken, bilardo oynamayı teklif ettiler. Oyuna daldık saati unuttuk. Bir de saaate baktım durum kritik . Berbere neye haber vermedin diyorum ne yapayım arka arkaya müşteri geldi. Şimdi boşaldım haber verecektim diye kıvırtıyor. O da unutmuş. Traşdan vazgeçtik kılımızı tüyümüzü kestirdik ve tabiiki sakal traşı. Koşa koşa eve geldik. Evde anamızdan fırçamızı yedik. Dayım şirketinden şöförüyle beraber son model bir Mercedes temin etmiş. Onunla gelin almaya gittik.

Gelini aldık Çiçekçiden yola çıktık, saat neredeyse nikah saati oldu. Evlendirme dairesi Kadıköy Rıhtımının sonunda. Fazla bir yol değil ama gitmek ne mümkün. Arabanın devamlı önü kesilip para isteniyor. Neyse uzatmayalım saat 13:00 de biz nikah dairesine varamamıştık. Ben o zamanlar espri yapmazsam ölürüm modunda olduğum için ’ Neyse ’ dedim ’ sevenlerimizi tanıyacağız. Onlar gitmemiştir muhtemelen nikah memuru da oradadır.’

Neyse uzatmıyalım 13:10 da nikah dairesinin kapısına vardığımızda 12:15 nikahının henü kıyılmadığını öğrendik. Her nikahtan sonra yapılan tebrik ve birlikte resim çektirme seromonisi nedeniyle ,tek olan salonda, bu tip gecikmeler hep olurmuş.

Balayı sonrası yeni evimize geldik. Kapıcımız önce tebrik etti sonrada o günler için önemli bir bilgi verdi. ‘Pencereden bakınca görebilirsiniz Nilüfer Koçyiğit karşı apartmanda oturuyor’. Nilüfer Koçyiğit ablası Hülya’dan 4 yaş daha küçüktü ama 11 yaşından itibaren (yıl 1961)  Türk sinemasında yer almıştır. Hülya Koçyiğitin, Nilüferin bir film çalışmasında sete gelen bir yönetmen tarafından beğenildiği ve 1963  yılında ilk filmi olan Susuz Yaz’ da rol aldığı bile söylenirdi.15 film çevirmiş olmasına rağmen ses getiren bir filmi olmamıştır. Ancak o yıllarda gene de tanınmış biri idi.

Akşam olup hava kararınca ben hemen pencere kenarına yerleştim. Ay Ağustos hava sıcak. Karşıki binanın en üst katında bir kadın kombinezonla dolaşıyor. Ben 14 yaşımdan beri gözlük takarım. Top oynarken hiç gözlükle oynamadım. Maç sırasında skorbordu tam göremediğim için maç içinde arkadaşlara maç kaç kaç diye sorardım. Görmeden nasıl o kadar skorer oynayabildiğimi ne arkadaşlar ne de ben mantıklı bir şekilde açıklayamadık. Ben bu durumu parmak ucu hassasiyeti diye açıklamıştım ki bence doğru. Basketbolda şüt atmak silah atmaya hiç benzemez nişan alamazsın ki.

Kadın önce oturdu makyaj aynasının önüne, boyaları sürüyor da sürüyor.  Sonra elbise deniyor. Birini çıkartıp öbürünü giyiyor. Eşim de mutfakta yemek hazırlıyor. Yakalanırız falan ben durumu kurtarayım diye ona ’ Gelsene bak Nilüfer Koçyiğit elbise değiştiriyor.’ dedim. Geldi baktı ’ Tamam çok güzel elbise değiştiriyor ama o Nilüfer Koçyiğit değil ’ dedi. Onun gözü görüyor.

Ertesi sabah kapıcıya sordum. Nilüfer Koçyiğit benim baktığım katın bir altında oturuyormuş . Benim baktığım kattaki hanım ise bir gece klübünde görev yapıyormuş. Bu nedenle gece 21:00 den sonra gidip sabaha karşı gelirmiş.

Hayatımdan memnunum. Askerlik Şubesine gitmişim daha 3 yıl askere alınmazsın demişler. Bu güvenceyle bir de çocuk yapalım dedik. Yılbaşına müstakbel bir baba olarak girdik. Ağustos gibi baba olacağım. Askerlik Şubesinden bir yazı geldi Nisan Ayında askersin diye. Şubat ayındaki Tuzla Piyade okulunda sınava çağırıyorlar. Kısmımız belirlenecekmiş. Nasıl bir sınavdı valla unuttum. Şu gün gelin sonuçları asacağız dediler. O gün gittik. Birkaç liste asmışlar öğretmenler, istihkam, tıp gibi teknik sınıflarda eğitim görecekler. Gersi dedik ’ Gerisi Piyade ’ dedi sorumlular. ’ 1 Nisanda burada olacaksınız.’

Ben Cumartesi günü son basketbol maçımı oynayıp daha sonra saçlarımı çok kısa kestirdim. Nizamiyeye geldim kapıda bir subay ’ Maşallah aslan gibi askerler geliyorlar’ diyor. Alay komutanıymış. Traşımızı uygun buldular kesimden yırttık. Elbise ayakkabı verecekler. Levazım er şöyle uzaktan baktı. Bir dahili takım, ayakkabı, çorap , fanila don gönderdi. Belki inanmayacaksınız gönderdiklerinin hepsi tam oldu. Piyade çok yürür aman ayakkabılara dikkat et demişlerdi. Ayakkabıları 6 ay kullandım hiç bir yerimi vurmadı. Bu arada size neden askere alındığımızı anlatayım. O zaman bedelli askerlik yok. Yurt dışında  veya akedemik kariyer sahibi olan bir çok kişi uzun zamandır askerlik bekliyormuş. Ben 25 yaşında askere gittim bu dönemin gençleri arasındaydım. Ünlü Profesörler, doçentler, tahsilini yurtdışında yapmış 40 yaş üstü değerler ne ararsan var. Sağcısı solcusu, çok sağcısı çok solcusu.

Anonim bir laftır tam da yazmanın sırası

“Bize iki yuvarlak organ verildi; biri oturmak diğeri düşünmek için…! başarınız hangisini daha fazla kullanacağınıza bağlıdır.

Askerlikte birinci iyidir diye karara vardım yanılmamışım

Devamı yarın

Yorum yapın