Çok eskilerden bir özdeyiş ile başlayalım. Eskiden atasözü derdik şimdi özdeyiş deniyor. Hani deyiş ile söz birbirine uydu onları çıkaralım geriye bir tarafta öz kalıyor diğertarafta ata . Ata ile öz hiç uyuşmuyor . Üvey olmayana öz derler , bir de öz insanın kendine özgü bir duruşunu sergiliyor. Ata ise önceki nesillerin deneyimlerinden yola çıkıyor. Bugünkü uygulamalarda ise bazı kesimlerin geçmiş nesillerden hiç yararlanma arzusu yok .
Pardon unuttum bir de elektrik, haberleşme, insanın ayağını yerden kesen araçlar ile onları teknolojik uzantısı olarak uzaya kadar gitmelerini sağlayan ilim insan ve unsurlarını yok sayıp , buna mukabil elinden cep telefonu düşmeyen , jip ve internete hiç hayır demeyen bir grup insanımız da var.
Bunlar geçmiş olarak sadece bir kaç padişah ve münferit olayı sayıp gerisini ise hiç ağızlarına almayan insanlar.
Bu gün sizlere insan hayali ile ilgili bir blog yazmak istiyordum. Bakarmısınız bilgisayarın tuşları konuyu aldı nereye getirdi?
” Geçmiş zaman olurki hayali cihan değer” diyecektim.
Yaşadığım , uzunca sayılabilecek, süre içindeki özlem ve hayallerimden bahsedecektim.
Mark Twain’ e atıf yapacaktım.
” Hayallerinizi yitirdiğiniz an hayatınız sona erdi demektir.” demiş ama haltetmiş diyecektim .
Tam konuya kendimi kaptırmıştım ki sosyal medyada Balıkesirde bir lise öğretmeninin derse çarşafla girdiğine dair bir bilgi paylaşıldı.
Girmiş girmemiş doğru yanlış önemli değil .
Önemli olan hayallerdeki düş kırıklıkları .
İnsanlar neler hayal ediyor veya ettiriliyor.
Artık bunun üstüne yazasım yok.
Ülke için iş sanırım biraz daha zora giriyor.
Bloğumuzu Immanuel Kant ‘ ın bir tesbiti ile sonlandıralım.
” Zaman, sessiz bir testeredir.”
Ama aka ama boka keser.