Taşıyanlar Taşıtanlar, Rakı gut, Baklava

Bilmem spor müsabakalarına ne kadar ilginiz vardır. Müsabakalar genellikle birden fazla devrelerde oynanır. Futbol, basketbol, hentbol iki devre, voleybol 3-5 set oynanır. Bunun nedeni müsabakaların nisbeten hakkaniyete uygun olarak oynatılma isteğidir. Bunu çok küçük yaşta anlayanlardan biri de benimdir.

Üsküdarda oturduğumuz sokakta yere taşlardan kale yapar futbol oynardık. Futbolu pek oynayamadığım için ailem bana top almıştı. Oyunu pek becerememe rağmen top benim olduğu için beni de oynatıyorlardı.

Sokağımızın biraz eğimli olması nedeniyle ve iki takıma da haksızlık yapmamak için 2 devre oynardık. İlk devreyi her iki takım da  yokuşun aşağısında oynamak isterdi.2. devre yokuş yukarı oynamak çok zordu.  Kura için düzgün bir taşın bir tarafına tükürür yaşmı da kurumu yapardık. Çünkü yazı tura yapacak paramız genellikle olmazdı. Taş yere düşünce görünen yüzeye bakılır yaş veya kuru oluşuna göre kale seçilirdi. Bu deyim daha sonra amaç dışı kullanılmış ve ebelere olan sevgi dile getirilmiştir.

Maçtan evvel oynanacak bölge dikkatlice gözden geçirilir ve düşünce oramıza buramıza batacak taş, diken gibi zararlı maddeler özenle ayıklanırdı.

Bu işlem yapılırken bir takım mazeretlerle ortadan kaybolup taş toplamayan ancak maç başlarken bir şekilde ortaya çıkan az sayıda arkadaşımız da vardı.

Daha sonra yıllar geçti . Benim tabirimle kendilerini taşıtan kişilerin sayısı arttı. Bu değerli dostları her yerde ve çok sayıda görmek mümkün oldu.

Taşıyanlar ise hayatın akışı içinde küçük yaştan itibaren görev aldılar. Evde sofra kurarken, bakkala giderken görev alanlar hep aynı kişilerdir. Çok cocuklu ailalerde ’ Salla kardeşini’ komutuyla görev yapan ise genellikle en büyük abladır.

Tabiidir ki bu tip davranışlar biraz genlerinizden birazda beyninizden gelir. Hafızanızı tazeleyin, evde sofra kurulurken mantıklı nedenlerle kaybolup yemek sofraya gelince elinde kaşık en önce oturan hiç kardeşiniz olmadı mı?

Ben Üniversiteye kadar taşıtandım. Fakültede biraz taşıyan biraz taşıtandım. Kendimi daha çok dünya meselelerine adamıştım. Pek derslere devam etmez mesaimi özellikle diğer fakültelerde okuyan ve genelde etek giyen öğrencileri tanımaya ayırırdım. Herşeye rağmen kendi fakültemdeki bayan öğrenciler bana ders notlarını verirlerdi. Ancak benim onları da okuyacak vaktim olmadığı için gene bir bayan arkadaşa özetin özetini çıkarttıp onunla imtihana girerdim. Ne kadar zeki bir talebe olduğumu bilin diye söylüyorum. Ben fakültede sadece bir sömestr kaybettim. Taşıyan olarak anım biraz ayıptır bu nedenle şu an sizinle paylaşamam. Belki ilerde olur.

Askerlik dönemi ise taşıtanların artık kendini tam belli ettiği dönemdir. Piyade okulunda geçirdiğimiz altı ayın sonunda aynı karavanayı ve aynı yatakhaneyi paylaştığım insanların hazırlanan dönem albümündeki resimlerine baktıkça 120 kişinin en az 15 ini hiç hatırlamadığımı görüdm. Nasıl arazi olmuşlar hayret.

Benim durumum ise biraz farklı idi. Ben Silah Bölüğünün flamacısı idim. Sabah,akşam flamamla birlikte törenlere katılırdım. Atış görevlerimizi yapmak için Ankara yolu üzerinde meşhur Tavşantepeye giderken de bölüğün 10 metre önünde gene ben ve flamam vardı. Diğer arkadaşlar arkada birbiri ile itişir şakalaşır hatta belki inanmayacaksınız, kaşar zamanlarında,  tüfeklerini orada bırakır üstlerini taşla örter otobüse binip Hareme gezmeye giderlerdi. Ben de arada onlarla gitmek isterdim ama 3 metre flamamı nereye saklayayım ayrıca flamasız bölük olmaz.

Herhalde hatırlarsınız yabancı misafirlerimiz  yurdumuza gelince hemen onları Boğaza götürür manzara eşliğinde yemek yedirmeyi pek severiz.. Yemekten sonra hemen hepsi ’ Raki gut, şiş kebap gut gene gelecek ben ‘derler. Gelirler gelmezler ama biz onları pek sever ve taşımaktan hiç gocunmayız. Ancak ülkemizde yaşayan  taşıtanlar bu turistlerden beterdir. Belirli bir kısmı normal belli bir kısmı normal altı zeka seviyesinde olan bu taşıtanlar çoğu zaman beceriksizleri nedeniyle taşınırlar.

Bu kişilerin davranışları giderek bir hayat biçimi halini alır ve taşınmaları beraber oldukları insanlar tarafından  kanıksanır ve normal kabul edilmeye başlanır.

Ondan sonra gelsin ıslak hamburger gitsin baklava. Fakat bu tip taşıtan insanlar aynı zamanda idrak eksikliği çeker. Bir eli yağda bir eli balda hayata çok şükür demezler ve devamlı sıkılırlar.

Ben hayatımın son 15 senesinde ,özellikle, taşıyan oldum. Hayat insanı nereden nereye getirir bunu tahmin etmek çok zor. Ancak insanlara moral motivasyon sağlamak amacı ile kullanılan bir deyim vardır. ’ Allah insana taşıyamıyacağı yük vermez’ derler. Katiyyen karşı değilim . Ancak taşırsın denilerek sırtıma konan yüke bir bakıyorum bir de lay lay lom gezenlere inanın canım acıyor.

Yorum yapın