Bu gün gene yeni bir blog yazmak için arşivimde dolanıyordum . Üzüntü ve mutluluk üzerine bir deyiş buldum.
Önce okuyucu beni yanlış anlar diye yazmayayım diye düşündüm.
Minkeos herhalde bekarlıktan sıkıldı diye düşünenler olursa vallahi yalan.
Bizim ülkemizin tabiatında var.
Neyse ben bloğa başlayayım da
Beğenmeyen küçük kızını vermesin. ( Tevazuya bakarmısınız?)
Sırası gelmişken şu tesbite dikkatinizi çekmek isterim
” Üzüntü kendi kendini giderir ama mutluluğun tam zevkini çıkarmak için onu paylaşacağımız birisinin olması gerekir”
Bu herhalde bana eş bulun demenin kibarcası
Eski Türk Filmlerini hatırlayın , ki o yıllar tam da benim gençliğime denk gelir, sevgilisi tarafından terslenen veya terkedilen gencimiz hemen bir salaş meyhanede görünür ve az bir uyduruk meze ile bir büyük içer kendini telef ederdi.
Gecenin sonunda ise bir kadim dost gelir adamı oradan çıkarırdı.
Aslında gencimiz sevdiğinden ayrıldıktan sonra kendini alkole vereceğine sodaya verse çok daha faydalı olurdu , neticede sorun unutmak falan değil, hazmetmek diye değerlendirme yapanlara hak vermek gerekir.
Aslında bir de bu yazdıklarımızı insan yapısı paralelinde siyaset ekseni ile düşünün
Yaşananların ülkenin bir kısmını üzerken diğer bir kısmını mutlu etmesini hiç aklınız mantığınız alıyormu ?
Bu yapı ile ülke nereye gider ?
Hayatta nerede olduğunuz hiç önemli değildir. Önemli olan nereye gittiğinizdir.
Bu hayat bizi nasıl etkiler ?
Siyasilerin kendi çıkarları ve onlara güvenenlere bir parmak bal çalmak için diğerlerini baskı altına alıp üzmeye ne hakları var.
Tek kişi olduğum içinmidir ki beni üzüyorsunuz.
Bloğumu rahmetli Oğuz Atay’ın tesbiti ile sonlandırmak istiyorum
” Kimseye göstermem üzüntümü. Gündüz gülerim, geceleri yalnız ağlarım. “