Kabataş

Geçenlerde Halk Tv de bir program vardı .

Bu programa Türkiye’nin sayılı müzisyenlerinden Cahit Berkay’ ın katılması beni 1966 lara götürdü.

İ.Ü İktisat Fakültesini kazandım  eğitime başlayacağız .

Okula gittiğimiz ilk gün baktık sınıfımız Amfi. Yanındaki merdivenden aşağı iniyorsun ortada bir ping pong masası yanında  tost sandviç satılan bir büfe . yanındaki merdivenden çıkarsan Hukuk Fakültesinin Amfisine varıyorsun ama onların amfisi bizimkinin en az üç katı.

Neyse sınıfa girdik ön sıralar tutulmuş. Çoğunluğu kız. Bir de sınıfın mö sü olmaya aday  ot sever erkekler.

Dolanmaya başladım Haydarpaşalı var mı , basketbolcu var mı diye bakınıyorum. Baktım Pano Natof , Saint Joseph’ de okuyan Kadıköysporlu oyuncu.Geçen sene onları yenip İstanbul Şampiyonu olmuştuk.

Sonra biri yanıma geldi ” Merhaba” dedi.

” Ben Mehmet Hüseyinoğlu , Türkiye gülle atma şampiyonuyum , sen de Fenerbahçede basket oynuyormuşsun. ”

” Evet ” dedim sonra Panoyu gösterip ” Bunları yenen Haydarpaşa Lisesinin oyuncusuyum . ”

Mehmet ‘de bana ” Ben de sana benim gibi Kabataşlı 2 arkadaşı tanıtayım ” dedi.

” Bu Hayri ( Ülgen ) bu da Cahit ( Berkay ) ”

Hayri’de hem kelle kulak yerinde hem belli ki varlıklı okula kendi arabası ile geliyor.

Cahit ise müzisyen olduğunu Moğollar grubunda çaldığını söyledi. Hemen grupta olan Aziz Azmet ve Yeldeğirmenli  baterist Engin Yörükoğlu’n dan bahsettim

Aramızda bir samimiyet oluştu.

Derslerin arasındaki uzun molalarda merdivenlerden aşağıya iner çay içerdik.

Mehmet merdivenden inerken ayaklarını birbirine takar büyük bir gürültü ile düşmüş gibi yapar bir kızın kolunu tutar sonra ” Düşüyordum kusura bakmayın ” derdi.

Kabataşlı arkadaşlar ile bayağı samimi olmuştum.

O sene sonunda İktisat Fakültesi bir ping pong turnuvası düzenledi.

Çok ilginç bir çocuk vardı.

Topa vurmayı pek bilmiyor hücum sıfır müdafaa harika.

Her halde para ile özel öğretmen tutmuş. Müdafaayı öğrenmiş sonra parası bitmiş gibi.

Rakibi vuruyor o çıkarıyor , rakip tekrar vuruyor o tekrar çıkarıyor en sonunda rakibi dışarı vuruyor.

Şampiyon oldu.

Okul çok fazla ilgi alanım değildi.

Okula geldiğim günler kız arkadaşların yanlarında ayırdıkları yerlerden birini seçer ama 2 ders sonra Marmara Kıraathanesine bilardo oynamaya giderdim.

Bazen öğlene kadar derslere girer sonra dışarıya yemek yemeğe gider , tekrar okula dönmezdim.

Genelde yemeğe hep beraber çıkarken Hayri’nin arabasının önünde buluşurduk.

Bir gün arabanın kaputuna oturmuşum Hayri gelmiş sessizce kapıyı açmış arabayı çalıştırmış.

Araba hareket etti ben oturduğum kaputtan aşağıya kaymaya başladım.

” Hayri dur arabanın önüne düşeceğim.” diyorum Hayri kahkaha atıyor seyredenler gülüyor.

Can havli ile ” Ayı dur ” demişim .

Durdu.

O gün ayı dediğim Hayri daha sonra benim çok seneler sonra talebesi olduğum İşletme İktisadına Müdür oldu.

Ve o okula kayıt olmamı sağladı.

Mehmet uzun seneler önce melek oldu.

Pano ( Pandeli )  Natof ise tam bir sporcuydu.

İçki yok sigara yok sadece kilolu

Okuldan sonra Lisede sınıf arkadaşı olduğu Tuncay Özilhan’ın takımı Efes Pilsenin Yöneticiliğini yaptı ve çok başarılı oldu.

2000 yılına kadar bu görevini sürdüren Pano da maalesef zamansız aramızdan ayrıldı.

Hayri umarım bu anımı okur.

Hem ona hem Cahit’ e uzun ömür diliyorum.

23 Nisan hepimize kutlu olsun.