Organizasyon

Ben şirkette yapılan bir Organizasyon çalışmasının tam üstüne gelmişim.

Sezai Bey arkadaşı Endüstri Mühendisi Prof. İlhami Karayalçını getirmiş ve bir Organizasyon yaptırmış.

Yeni bir sistem.

Kısımların ismi değiştirilmiş , yeni kısımlar kurulmuş.

Mesela Pembe Panterin, ve Fethi Karaçekiç’ in de çalıştığı resimhanenin adı değişmiş Konstruksiyon Büro olmuş.

İmalat Analizleri , ARGE gibi yeni kısımlar faaliyete geçmiş.

Beni Planlamaya verdiler.

Şefimiz Mühendis olan Okan Bey.

Yapılan iş şu

Bir gün evvel Dökümhanede hangi döküm parçadan kaç adet üretileceğini planlıyorsun.

Ertesi gün gidip kaç tane yapıldığını kontrol ediyorsun.

Döküm fabrikası İş kazası için çok müsait bir alan.

Onun için oraya baret giymeden girmek yasak .

Bizim arkadaşlar sabah baretlerini takıp Dökümhaneye girer.

İki kişi çok dikkat çeker.

Biri Borazan Saim diğeri Halit Bey.

Saim insanlarla bağıra çağıra konuşması ile ünlü.

Hem bağırır hem de sol gözünü kısar.

Kulüp sigarası içer.

Halit Bey daha önce Kapalıçarşıda yabancılara halı satarmış.

Muhtemelen Almanya çıkışlı.

Elinde bir Bond çanta üstünde bir Deve Tüyü palto.

Yürüyüşüne bakarsan sanki Genel Müdür.

Çantasında bir gazete , bir şemsiye vardır.

Dökümhane ayrı bir dünya.

İçeri girince içinde 800 derece döküm eriyiğini potalarda taşıyan işçiler görürsün.

Fevkalade zor şartlar.

Ben Dökümhanede en çok Maça Dairesini severdim.

Maça özel bir kum ve kimyevi maddenin üretildiği bir kısım.

Sıcak mağma üstte radyatörün şeklini belirleyen yolda gezer ama maçayı eritemez.

İşte bu boş kısım radyatörün içindeki suyun dolaşacağı yerdir.

Mağma soğuduktan sonra maça vibratörle kırılır ve temizlenir geriye radyatör kalır.

Okan Bey şu an sana bir görev vermiyorum çık dolaş fabrikayı tanı dedi.

Ben de önce Muhasebeyi sonra 2. fabrikayı yani Pres Emaye Montaj ı gezmeye başladım.

O zamanlar Cumartesi günü öğleye kadar çalışılıyor.

Ben o zaman İstanbulsporda oynuyorum.

Son maçlara gelmişiz.

Ben haftada 3 gün akşam idmana gidiyorum.

Sultanahmetteki V.M.C salonuna

Gündüz işte  çalış akşam oyna yoruluyor insan.

Gene bir Cumartesi hava sıcak ben kafamı masaya koyup sızmışım.

Genel Müdür içeri girmiş arkadaşlar beni uyandırmak istemişler.

” Bırakın uyandırmayın ” demiş.

Artık torpilli olduğumu herkes gördü