Rahmetli eşim İ.Ü Fen Fakültesi Botanik kısmından mezun olduğu için bütün hayatı boyunca gerek kişisel gerekse mesleksel olarak Tabiat ile çok ilgiliydi.
Biz de evdeki 3 tane kıllı tüylü adam onun bu sevgisini bize aktarmaması için saklanacak yer arardık.
Buna rağmen çocuklara gücü yetmese bile beni Yıldız Parkından Emirgan Korusuna ve Gülhane Parkından Çamlıca Tepesine kadar bir çok Parka götürür ve ben de enime boyuma yakışan bir tavır sergiler kuzu kuzu giderdim.
Ailece şehir dışına yaptığımız gezilerde ise çocuklara ” Bakın çiçeklere, bakın tabiata, bakın şu güzelliklere ” diyerek onları bayıltır ancak ben araba kullandığımiçin kendimi kurtarırdım.
Evimiz de adeta bir botanik bahçesi gibi idi hem küçük saksı çiçeklerimiz hem de neredeyse ağaç boyunda kauçuk ve palmiyemiz vardı.
İlk sıkıntıyı 7 yıl önce bu gün oturduğumuz eve taşınınca yaşadık.
Yeni evimize sığmadığı için oturduğumuz en üst katta hemen kapımızın iki yanına dizdiğimiz büyük çiçeklerimizi Site Yönetimi kaldırmamızı istedi.
Çaresiz yaptık.
Hastalığımızın ileri seyri sırasında her ay periyoduk yaptığımız Çapa Hastanesi ziyaretleri sonrası eve dönerken istediği bir Park veya Koruyu ziyaret ettik.
Belki inanmayacaksınız ama bu geziler beni yeşile bağlamanın yanısıra 42 yıllık eşimi de yeniden tanımama olanak sağladı.
O zaman, eski günlerdeki gezilerimizde çocuklarla beraber eşimin söylediklerinden nasıl bin taklak atarak kurtulmak istediğimizi hatırladım.
” Doğruyu söylemek değil, anlatmak güçtür ”
demiş Cenap Şahabettin
O bize hep anlatmış ama biz onun hep söylediğini zannetmişiz.
Bu bayrama onu kaybetmemizin 3. yılını anarak başlamıştık.
Biliyorum o şimdi nurlar içinde bizi seyrediyor
Bu bloğumuzu da onun sevgisi ve bir tabiat özdeyişi ile sonlandıralım
Ağaçların, çiçekler gözü, kuşlar dilidir.