Basketbol – Futbol – Hülya Koçyiğit

Eski yıllarda futbolcular bildiğiniz futbolculardı. Ancak basketbolcular basketbol dan para kazanmadıkları için okumak zorundaydılar. Bu gün size gene bir dinozor masalı anlatacağım.

Sene 1966. Nasıl bir akılla fikstür yapıldıysa Fenerbahçe’nin hem futbol hem basketbol takımı yılbaşını Bostancı’da bir otelde birlikte girdi. Aynı takımın oyuncularıyız ama birbirimizi hiç görmemişiz. Basketbolcular amatör olarak oynardı sadece ihtiyacı olan bi kaç kişi ki onlardan biri de bendim, yol parası için bir miktar para alırdı. Biz idmanlarımızı Sultanahmet’teki  Vayemsi’de ( Y.M.C ) yapardık. Ben ayda 100 TL alırdım. Benimle beraber A takıma çıkan Güray ayda 50 TL alırdı. Bir de bizim dışımızda bildiğim kadarıyla Erdal Poyrazoğlu Ankaradan transfer olduğu, İ.Ü Diş Hekimliği Fakültesinde asistan olarak görev yaptığı  ve hatırladığım kadarıyla evli olduğu için biraz daha fazla maaş alırdı. Aldığı maaşı çok görünmesin diye 2 ye bölerler ve yarısını da takım arkadaşımız demir Tüccarı Ferhan Baras’ının üstünden geçirirlerdi. Basketbol camiasında Ölü Sadi olarak bilinen Prof. Dr. Erdal Ağbime sevgi ve saygılarımı gönderiyorum.

Takımın diğer oyuncularından Mehmet Baturalp Goodyear Satış Müdürü idi. Güner Yalçıner bir sigorta şirketinde üst kademe yöneticisi idi. Ömer Urkon yurt dışında eğitim almış bir Metalurji Mühendisi idi. Bir süre Demirdöküm’de çalışmıştır. Tuğrul Kutadgubilig halen Koç Grubunda önemli görevlerde bulunmaktadır.

Bunun dışında takımın önemli oyuncularından biri Fıstıkçı Engin diğeri Şeftali Oktaydı. Fıstıkçı Engin takımın en önemli oyuncularından biriydi. Galatasaraydan Taksime gelip Cihangire gitmek için dönersen onların fıstıkçı dükkanının önünden geçersin. Bizim gibi Kadıköy köylüsü olanlar maç için karşıya geçince çantalarımızı oraya bırakır İstiklal Caddesinde gezer o zamanın tabiri ile piyasa yapardık. Şeftali Oktay takımın yedekten gelip maç kazandıran oyuncularındandı. Daha sonra kardeşi Önder de takımıza gelmiş hatta Can Bartu gibi hem basketbol hem futbol takımında görev yapmıştır.
Bunun yanı sıra o zamanların tabiriyle enişte Selim vardı. Anladığım kadarıyla Hülya Koçyiğit’in herhalde gönlünü yapmıştı ki herkes ona enişte diyordu. Zaten herkes’in bildiği gibi daha sonra evlendiler ve mutlu hayatlarını devam ettiriyorlar.

Bu takımın haşarı çocuğu Yılmaz ve ağır abi Ercan’da aynı takımdaydı. Dostlarım ister inanın ister inanmayın yeni yıla girene kadar bütün gece Futbolcuların birbirlerine çelme takmasını ve birbirlerinin efoşmanlarını indirerek şaka yapmalarını izledik ve yaptıklarına kendileri çok gülüyor ve eğleniyorlardı.

Bu anımı sizlere yazmamın nedeni aradan bu kadar sene geçmesine rağmen Futbolcuların hala yeterli eğitim almamış ve daha kötüsü gerekte duymamış olmalarıdır. Medyada yaptığı açıklamaları ve özellikle verdikleri röportajlarda kullandıkları cümleleri tekrar görüşlerinize sunuyorum.

Hülya Koçyiğit
Hülya Koçyiğit

Önümüzdeki maçlara bakacağız.

Bir seri yakalamak istiyoruz.

gibi suya sabuna dokunmayan ve hiçbir fikir içermeyen cümleleri kanıksayan ve beğenen bir toplum olduk.Zaten geçim sıkıntısı çeken, özel hayatlarında genelde itilip kakılan değerli taraftarlarımız ve mikser medyamız da bu tip söylemlere alışmış durumdadır.

Hamit Altıntop’un söylemlerini de hür insan fikir ve düşüncesi gibi değilde tepki olarak alan spor sever haklımızında o zaman ki basketbolcuların değerlerini de hatırlamalarını önemli görüyorum.

Ülkemizin şu an en büyük eksikliği insan sevgisidir. Eğitimsizlik  şu veya bu şekilde kabul edilebilir ama sevgisizlik asla!

Yorum yapın