2011 Nisan ayından itibaren ülkemizde yerleşik 660 .000 civarında Suriyeli veya olduğu kabul edilen bir nüfus yaşıyor.
Bunun 210.000 i kamplarda yaşıyor. Üç öğün sıcak yemek yatak
450.000 i aşkın mülteci kampların dışında yaşamaya çalışıyor.
Ölüm korkusu nedeni ile ülkemize gelenleri saygı ile değerlendirmek zorundayız.
İsteklerini belki de aynı durum bizim başımıza gelseydi ne yapardık düşüncesi altında değerlendirmeliyiz.
Bilmeliyiz ki ” Tüm istekler ihtiyaçtan, dolayısıyla yoksunluktan, dolayısıyla ıstıraptan doğar.”
Ancak
İşin başında vatandaşlarımızın akrabalarının sıkıntılarına sessiz kalmama modunda başlatılan uygulama bu gün artık ülkemize girenleri kontrol edememe noktasına gelmiştir.
Dünyanın her tarafından Suriyede savaşmak üzere gelen ve ülkemizde konuşlanan belirli görüş sahipleri teröre destek vererek düştüğümüz durumu daha da zorlaştırmaktadır
Benim görüşüm şu an mülteci olarak kabul edilen tüm , özellikle çatışmalarla yoğurulmuş bu kişilerin ülkemizden nasıl ve ne zaman çıkartılacağını ülkemizi yönetenlerin de bilemediğidir.
Başka konuları gündeme taşıyarak bu sorunu unutturmak veya yok saymak mümkün değildir.
Ülkemizin vergileri ile sağlanan kaynakların , en az onlar kadar zor durumda olmasına rağmen ülke insanımıza değil bu kişilere yöneltilmesi de olayın bir başka üzücü yönüdür.
Bu kaynak aktarımının daha ne kadar ve hangi kalitede devam ettirilmesinin düşünüldüğü çok önemli olmasına rağmen böyle bir soruya ülke iktidarının , diğer konularda olduğu gibi , bir açıklama yapmayacağı ise çok bellidir.
Ülkem için Barış Sürecinden bile bence daha önemli olan bu hususta ben çok endişeliyim.