Bu geceki yazımı Arthur Schopenhauer’ in bir tespiti ile açmak istiyorum.
“Kim ne derse desin, mutlu insanın en mutlu anı, uykuya daldığı andır ve mutsuz bir insanın en mutsuz anı, uykudan uyandığı andır. İnsan hayatı, bir tür hata olmalı.”
Schopenhauer’i mutsuz insanın uykudan uyandığı zamanının en mutsuz anı olduğunu ifade ettiği için yazıma aldım.
” Yaşamımızın kalitesini iletişim kalitemiz belirler.”
” Bana dününü ve bugününü göster sana yarınını söyleyeyim.” derler.
Bu tespitleri kim yapmış bilmem ancak çok kullanırım.
Afrika’da yaşananları bir düşünün.
Onca açlık nedeni ile ölenleri
Yaşanan salgınları
Savaşları .
Basında iki satır yer bulur sonra unuturuz.
Ancak hemen sınırımızda bir savaş çıkınca
Tüm Avrupa’nın ilgi duymasını isteriz.
Ancak onlar için yaşananların Afrika’dan farkı yoktur.
Fakat sıkıntı sınırlarını tehdit etmeye başlayınca
Hem ilgi hem tepki gelir.
Evlerinden yurtlarından olanlar , çıkarları açısından ülkemizde yerleşmek istemez , insan haklarını gözeten ve iş bulma imkanlarının mümkün olduğu Avrupa ülkelerine ulaşmak isterler.
Ve bu ülkeler de bu güne kadar emekle kurdukları ve insanlarına sundukları şartları paylaşmamak.
Dünyada bu olanlar bize vız geliyor
Varsa yoksa referandum
Ne diyeceğimi bilemiyorum.
Mutsuzum dostlar.
Hep aklıma Paul Auster’in tespiti geliyor.
3 Şubat 1947 doğumlu , benden daha genç, ABD’li roman yazarı, şair ve senarist.
” “Neden mutsuzsun?” diye sordular “Mutsuz değil, beceriksizim dedim.” diyor.”
” Sizin gibi, mutlu olduğumu sanmayı beceremiyorum. Hepsi bu! » .
Kendini bu şartlarda bile mutlu hisseden ülkemin insanına sevgi ile.