Artık bayram bitti gene gündelik biraz küskün biraz kırılgan yapımıza döndük.
Siyasi yapı ile ilgili yorum yapmayacağım diyorum ama insan diye başlıyorum sonra konu o tarafa yol alıyor.
Ben insanların eğitimli olmasının kendisine sıkıntı vereceğini hep bilirdim de şiddeti hakkında şüphelerim vardı.
Ülkemin son aylarda yaşadıkları benim bütün şüphelerimi ortadan kaldırdı.
Artık adım gibi eminimki çok okumak insanı bozuyor.
Ve bence asıl üzüntü kaynağı yapılan icraatın nedenini anlamak değil birilerinin bunun nedenini anlamaması veya anlamak istememesi.
Ne ise boşverin
Artık ülkede akan bu derenin mecraını değiştirmek çok zor hatta imkansız.
Artık ülke benim veya ben gibi düşünenlerin vatanı olmaktan çıkmış milletim denenlerin ülkesi olmuş .
Yakında birileri bizim için ” Milletimin ülkesinde yaşayanlar ” diye nutuk çekmeye başlarsa hiç şaşmam.
Benim veya benim gibi düşünenleri bu hale düşürenleri Nasreddin Hocanın fıkrası ile ağırlamak isterim.
Hocanın evine hırsız girmiş evdeki yükte hafif pahada ağır ne varsa alıp götürmüş.
Ertesi günü komşular gelmiş Hocaya yükleniyorlarmış neden kapıya doğru dürüst bir kilit takmadın , neden üst katta bir pencereyi açık bıraktın diye.
Hoca da ” Tamam komşular anladık biz kusurluyuz ama allah aşkına hırsızın hiç mi kabahati yok ? ” demiş.
Yani hala kendi içindeki sorunları çözmeyen veya çözmek istemeyen, bir İstanbul Belediye Başkan adayı isminde öyle veya böyle anlaşamayan ve bizi bu günkü iktidarın eline teslim edenler sütten çıkmış ak kaşık mı?
Biz artık anlaşılan bu milletim kavramından çıkıp başkası olacağız.
Ben de o zaman Demokritus’ un dediği gibi yaparım.
Demokritus
” Başkasının işi için başını derde sokmak ve kendi işini askıda bırakmak yanlıştır.”
diyor.
Susarım
Sadece manalı manalı bakarım
Bilirim ki davranışlar, sözlerden daha yüksek sesle konuşur.
Albert Camus ‘ u anarım.
Onun dediği gibi
” Bir insan söyledikleri kadar söylemedikleriyle de insanlaşır.”
İnsanlığımı kullanarak tepkimi gösteriyorum ama bir yandan da yaşanan olaylara keyifle bakanları da şaşkınlıkla izliyorum.
Dar ve kısıtlı algıları ile bu yapılanlardan adeta tad alanları nereleri ile tad aldıklarını tam kestiremiyorum.
Kelebekler ayaklarıyla tat alırlar.
Acaba bunlar nereleri ile alıyor?