Bülent Ersoy

Dün  Eski Yeldeğirmenliler Grubundan bir dostumuz semtimiz eski sakinlerinden Bülent Ersoy’un annesi Nejla Hanımın vefat ettiğini bildirmiş.

Çok eski senelerde yazdığım bir bloğumda kendisi ile ilgili bir anımı paylaşmıştım.

Şimdi o yazımı bulamam bu nedenle tekrar yazacağım. Umarım ilk yazımı okuyanları sıkmam.

Büyük oğlum Uğurhan 4. ve 5. sınıflarda Eskişehir’de kursa gitmesine rağmen bir kolej kazanamadı .

Gelecek sene İlkokula başlayacak olan küçük oğlum Onurhan’ ın da yöredeki eğitim seviyesi ile başarılı olmasının mümkün olmadığını gördüğüm için İstanbul da bir görev istedim.

O yıllarda kimse Anadoluda çalışmak istemediği için Şirket Yönetimi önce onay vermedi  ancak kararlılığımı görünce bir ara çözüm önerdi.

İstanbul’da otur Bozüyük’te çalış.

Kabul ettim.

Her Salı günü Bozüyük’e gidip Haftalık Toplantıya katılacak , gerekirse bir katç gün orada kalacaktım.

Öyle de yaptım.Her hafta Salı günü saat 9:45 te kalkan Boğaziçi Ekspresine aylık bilet aldım.

1971 yılında  evlenerek ayrıldığım semtime  12 yıl sonra 2 çocuklu bir aile babası olarak dönmenin en büyük keyfi şimdi trene yürüyerek gitmek.

Evden çıkarsın yokuş aşağı inersin , Et Balık Kurumunun yanından devam edip Garın Yan girişinden içeri girip Gar Lokantasının yanından trenin bulunduğu perona ulaşırsın.

Kısa zamanda tren personeli ile iyi ilişkiler kurdum.

Yemek restoranı saat 11 ; 30 da açılırdı ama ben saat 11 ; 15 gibi içeri girerdim.

Menüm her zaman aynıydı.

Bol beyaz peynirli omlet , dilimlenmiş kabuğu soyulmamış kırmızı elma , kavrulmuş kabuklu tuzlu fıstık .

Ben bu yaşıma kadar hiç bir yerde orada yediğim omletin lezzetini bulamadım.

Erken masaya oturmam omletimin herkesinkinden daha çabuk masaya gelmesini sağlardı.

Gene bir gün tren epey kalabalıktı.

Yemek vagonu açıldı bir süre sonra ” Oturmama izin verir misiniz ?  ” diye bir bayan sesi.

” Buyurun ” dedim tam o sırada omletim geldi.

” Servis uzun sürer bu  arada birazcık tabağınıza almaz mısınız ? ” dedim.

O arada ben bir duble rakımı koymuş , tuzlu fıstığımı hazırlamış , elmaları dizmişim.

Kibarca reddetti.

Tecrübe ile sabittir eğer masada sadece sen yiyorsan diğer kişiyi muhakkak konuşturmalısın.

Yoksa yediğinin sesi duyulur.

Yemeklerden neleri seversiniz diye de soramazsın. Soracağın tek bir soru vardır.

Nerede oturuyorsunuz ?

” Kadıköy’de ” dedi ” Siz?  ”

” Yeldeğirmeninde ” dedim ” Kemal Atatürk Ortaokuluna yakın ”

” Biz de Yeldeğirmeninde oturduk ” dedi. ” Oğlum da o Ortaokulda okudu ”

Benim kızkardeşim de ” dedim ” 1952 doğumludur.”

” Benim oğlum da ” dedi.

” Belki de sınıf arkadaşıdırlar ” dedim.

Tam o sırada sipariş ettiği yemekler geldi.

Baktım sanki bir şeye üzülmüş , ağladı ağlayacak .

” Ben  Bülent Ersoy’un annesiyim ” dedi.

Ağlamaya başladı yandaki masalardan bakanlar var , masasına gelen kadını ağlattı vicdansız herif diye düşünenler bile olabilir.

” Oğlumun çok üstüne geldiler ondan yararlanmak isteyenler onu mahvetti ” dedi.

Bir baktım laf lafı açmış Bozüyük İstasyonuna girmek üzereyiz.

Beni trenden alıp fabrikaya götürecek şoför Hilmi beni arıyor.

Elim ile devam et dedim.

Eskişehir’e doğru yola devam ettik.

Eskişehir’de hanımefendi ile vedalaştık , Gardan çıktım Hilmi bekliyor.

” Müdür Bey artık her hafta Eskişehir’e mi gideceğiz ? ” diye sordu.

” Yok  Hilmi , gelecek hafta yolculuk Ankara’ya ” dedim.

Nejla Hanımı daha sonra hiç görmedim ancak tüm hayatı boyunca ne sıkıntılar yaşadığını tahmin edebiliyorum.

Allah rahmet eylesin ışıklarda uyusun.