Eğitimle yaşamak, Miguel de Cervantes

Bir çok bloğumda eğitim konusunu ele aldım ancak o bloglarda eğitim karşısında olan oluşumu cehalet olarak tanımlamıştım.

Genellikle konu olan cahil insanlardı.

Bu gün eğitimin , doğru kullanılması halinde, insanlara olan getirisini söz konusu edeceğim.

Tabii tersi de bloğumda yerini bulacak.

” İnsan eğitimle doğmaz, ama eğitimle yaşar.”    diyor   Miguel de Cervantesmiguel-de-cervantes

 

 

 

 

 

Onun vurguladığı eğitim okul okumak değil okulda edindiği bilgileri kendi mantık süzgecinden geçirip bir potada yoğurup insanlara yararlı hale getirmek.

Tam da burada konuya bir yeni bakış açısı getirmek istiyorum o da görgüdür.

Bu günkü yazımın konusu , her zaman olduğu gibi, toplumun her kesiminde yer alan orta seviyedeki insanlardır.

Bu bahis konusu insanlar bir yandan okurlar diğer yandan  gündelik hayatta her kesim ve seviyeden insanlarla hayat boyu iletişime geçerler.

İnsan gelişiminin en önemli hususlarından biri diğer insanların yaşantılarından yararlanmaktır. Bu karşılıklı iletişimin meyvası görgüdür.

Ancak bu meyva kendilerinden yararlanmak isteyenlere belirli bir amaç için verilirse işte o zaman tehlike başlar.

Eğer bir kimse eğitim almasına rağmen daha sonra o eğitimini geliştirmezse bu durum da en az üst paragrafta ifade etmeye çalıştığım husus kadar tehlikelidir.

Mark Twain   ” Kitap okumayan bir kimsenin, okuma bilmeyene karşı bir üstünlüğü yoktur.”  diyor.

Yani olayı toplarsak sıkıntı sadece eğitimsizlerden değil eğitimli olup da daha sonra bu eğitimi belirli bir görgü seviyesine taşımayanlardan da gelmektedir.

Ancak daha üzücü olan ise eğitimleri Profesör seviyesinde olan kişilerin son zamanda ülkeye yaşattığı sorunlardır.

Ana Muhalefetin saygın insanlarından olan iki kişi   yeni yapılması amaçlanan Anayasa Çalışmaları sırasında birbirleri ile tartışmışlar.

Bir madde için farklı düşünüyorlarmış.

Bir değerli parti sözcüsü ise açıklama yapıyor.

” Demokratik ortamlarda aynı partiden de olsa farklı fikirler olağandır”  diyor.

O gün yapılacak toplantıda görüşülecek maddeler belli.

Ne olurdu toplantı öncesi bu değerli insanlar tartışmalarını parti bünyesinde yapıp komisyona mutabık kaldıkları taslak ile iştirak etselerdi.

Benim zaman zaman Ana Muhalefet Partisinin kesinlikle iktidar mesuliyetini almak istemediğini ve hayatlarını Partilerine yapılan devlet yardımı ve  İş Bankası hisse senedi gelirleri ile  ” keyifli aşım, ağrısız başım ”  mantığı ile sürdürdüğünü sadece Salı günleri yapılan haftalık Grup Toplantılarında yaptıkları laf ebeliği ile günlerini geçirdiğini  yazdığımı beni takip edenler bilir.

Bu tesbitimin yanlış olmasını benden fazla kimse de isteyemez.

Ama Sarıgül’ün Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı hakkındaki anlaşılmaz duruşlar. Ya olur de ya olmaz .

Parti içindeki dalgalanmalar.

Neredeyse bana yakın yaştaki kara  suratlı adamların hep vitrinde olması

Bu   yaşanan olay da bu tesbitime eklenince benim, maalesef, haklı olduğum görülüyor.

Tabiiki bu yazım siyasi değil  o iki insanın  davranışları ile ilgili düşüncelerimin devamı.

Ama dışardan öyle kötü görünüyor ki.

Tam da ülkenin bir muhalefete ihtiyacı olduğu bu dönemde.

 

 

 

 

Yorum yapın