Karaköy – Aksaray , İstanbul Türkçesi, Muhteşem Yüzyıl

Yıl 1972. Askerden yeni dönmüşüm. Askerlikteki görev yerim İzmit- Seymen olduğu için orada askerlik yapan bütün erler Doğulu. Bir yıl onlarla beraber olmuşum ve doğal olarak konuşma ağızlarını da  onlardan kapmış ve kullanmışım. Eğer askere kendi memleket ağzı ile hitap edersen seni kendilerinden sayarlar. Bir gün Karaköyden Aksaray dolmuşuna bindim. Beyazıta gideceğim. Beyazıta yaklaşınca şöföre ” Uygun bir yerde inek ” dedim. Ancak siz de bilirsiniz hiç kimsenin konuşmadığı bir ortamda birine seslenmenin en zor kısmı sesin şiddetidir. Çok bağırırsanız olmaz az bağırırsanız duymaz. Bende baktım ilk kelimelerde sesim zayıf sonra  arttıyayım dedim inek sesi çok çıktı. Şöför ” Sen kime inek diyorsun ” dedi. Derdimizi anlatıp indik.

Toplumumuzda kişilerle konuşmak özel bir çaba istiyor. Ben artık İstanbulda benim ailem gibi 100 yılı aşkın bu kentte yaşamış ve İstanbul Lehçesi ile konuşan hakiki İstanbullu sayısının  50.000 kişiden az olduğu kanaatindeyim. Geri kalan İstanbula göç etmiş insanlar o güzel İstanbul Türkçesini nasıl öğrenecek? Tabiiki görerek ve dinleyerek. İşte olayın hem ümitsiz hem olumsuz tarafı da burada.

Bu işin lokomotifi görsel basın olmalı değilmi, ne gezer. Yapılan haber Programları, Açık Oturumlar ve özellikle C.H.P Parti Yetkililerin söylemlerini bir masaya yatırın ne demek istediğimi anlarsınız.

Açık Oturumlardaki genellikle Akademik Kariyer sahibi konuşmacılar  sanki yaptıkları konuşmaları, vatandaş anlamasın diye ilmi, yabancı dilden alıntılarla, ağdalı ve uzun cümleler kurarak gerçekleştirirler. Özellikle C.H.P den kendilerine mikrofon uzatılan siyasiler de ” Misyon, vizyon, olanak , süreç, olgu ” gibi kelimeleri sıkça kullanarak memleketimiz insanının başka kanala geçmesini sağlarlar. Kimse de onlara ” Halka Konuş ” demez.

Televizyonun bir diğer etkileşim aracı olan DİZİ ler ise ayrı bir hikayedir. Bir çoğu zaten Doğu ve Güneydoğu’ da çekilir ve oralara özgü bir hikayeyi anlatır, bir kısmı ise oralardan büyük şehirler gelmiş ancak kendi yöresinin ağzı ile konuşan insanların izlendiği dizilerdir. Bunların önemli bir kısmında töre ile ilgili sorun ve uygulamalar yer alır.

Sona bıraktığım bazı dizilerde ise düzgün Türkçe ile konuşulmaktadır ki bunların en önemlisi  ” Muhteşem Yüzyıl’dır ”. 16. yüzyılda geçen bu dizideki düzgün Türkçe insanı hem hayrete düşürmekte hem de ‘’ demekki Türkçemiz daha sonra bozulmuş ” diye düşündürmektedir.

Ben bu bloğumun sonunda, iktidarın dışında kalan bütün parilere seslenmek istiyorum. Önümüzdeki 2 seçimde ” Ne dediğiniz değil nasıl ve kime dediğiniz önemli olacaktır.”  Bunu bir tarafınıza not edin sonra üzülürsünüz.

Yorum yapın