Tren Doğru Olacak, Sencer Divitçioğlu

Geçenlerde haberlerde yer aldı. Denizlinin Çal ilçesinde boynuzsuz bir koç 2 sahibini öldürmüş.Hayvanın resmi de var . Hakikaten boynuzsuz.Ayrıca soruşturma bitene kadar koçun kesilmeyip göz altında tutulmasına karar verilmiş. Ama bu olayla hayat, insanlara bir mesaj vermek istemiş gibi bir his kapladı içimi.

Bazı insanlar gerek doğduğu yerin bölgesel yapısı gerekse doğup büyüdüğü yerlerdeki ekonomik ve gelirsel imkansızlıklar nedeni ile hayata biraz şanssız ve geriden başlarlar.

Özellikle ülkemizde Doğu ve Güneydoğuda yerleşik vatandaşlarımız bunlara iyi birer örnektir.

Sahiplerinin koça nasıl davrandığını bilmiyoruz.

Ancak sahil kasabalarımızda en iyi yemek ve kahvaltı veren lokantalar için hafta sonu gazete eki çıkaran değerli medya reytingi olmadığı için bu insanlar ile ilgili çok fazla elini ayağını oynatmaz. Hatta Platon’un dediği  Hayatta önemli olan , en çok şeye sahip olmak değil en az şeye ihtiyaç duymaktır   gibi söylemlere bayılır. Bir lokma bir hırka felsefesi ile yaşayan buralardaki vatandaşlarımız, verecekleri oy nedeniyle ancak seçim öncesi adam yerine konurlar.

Eskiden insanlar sevilir, eşyalar ise kullanılırdı. Gün geldi eşyalar sevilir, insanlarkullanılır oldu. 

Doğaldırki bu duruma çok da çabuk gelmedik. Araçları amaç edindik. Bu lafı ben  buldum. Aslında bunu korkarak söylüyorum, neden diyenler dünkü yazıma baksınlar.

Sırası gelmişken Üniversite hayatımdaki bir hocadan bahsedeyim.

Ben İktisat Fakültesi mezunuyum. 1965 yılında girdim 1971 başında bitirdim. Herhalde sene kaybettiğim için bizim okul mezunu başka bir kişiyi Cumhurbaşkanı yaptılar beni yapmadılar.

Bizim zamanımızda okulda çok değerli profesörler vardı ancak ben aykırı biri olduğum için bir türlü profesör yapılmayan Sencer Divitçioğlunu severdim.

Fransada okuyan bu değerli insanı lisan yetersizliğinden Profesör yapmıyorlardı. Hatta bir imtihan sonrası kapısındaki Doçent Doktor yazısını birlikte sökmüştük.

Okula başlarken ilk dersinde bize şöyle hitap etmişti:

”Bu gün başladığınız bu okulda bir süre sonra hak, hürriyet
diye bağıracak olan, ancak  bu okulu bitirdikten sonra çalışmak için girdiğiniz işte patrona para ve itibar kazandırmak için gece gündüz çalışacak çok değerli öğrenci arkadaşlarım”

Bütün salon yuh çekmiştik.

Şimdi düşünüyorum da ne kadar haklıymış.

Çok önemli gördüğüm için hocamın hayatının sonrasını size özetliyeyim.

17 yıl Doçent kalmış ancak 1976 yılında Prof olmuş. Sonra da kendi deyimiyle 1402’lik olduktan sonra “müşterisi” kalmadığından, öz yurdu “iktisadiya”yı terkedip, tarihistan’a göç etmiştir.

Ben sevgisizlikle ilgili olarak kendi şirketimden bir örnek vereyim.

Tesislerimizden birinin Teknik Müdürü bir gün Genel Merkeze gelmiş ve oradaki Döküm Fabrikasının Teknik Müdürü ile merdivenlerde karşılaşmış biri öbürüne ” Günaydın” demiş öbürü ” Ne açıdan günaydın?” demiş. Sevgisizliğe bakarmısınız.

Ama hangisine sorarsanız bu sevgi ve diyalog eksikliğinin nedeninin karşısındaki kişi olduğunu söyler.

Sorunun kendinde olduğunu anlamayan insanlar, çözümü başkalarının huzurunu bozmakta bulur.

Ben bu yazdıklarımı kendim pek beceremedim belki siz becerirsiniz diye yazıyorum.

Hedef doğru olmazsa ne yapsanız boş.

Bir kere yanlış trene bindiyseniz; koridordan ters tarafa yürümenin hiçbir faydası yoktur.

Bu böyle biline

Yorum yapın