Kusur Arama, Kambur ve Sivilce

Bir zamanlar televizyonda saçma sapan yarışma programları vardı.

Mesela yemek programlarında 5 kişi bir araya gelir üç kuruş para kazanmak için hem yemek yapar hem de yemek yapan diğer yarışmacıların yemeklerinde kusur arardı.

Bir de hangi benzer yarışmada veya aynı yarışmanın içindemi idi unuttum evlerin içi dolaşılr not kırmak için köşe bucak toz aranırdı.thomas carlyle

Yani sistem bu günkü siyasete çok benzerdi. Karşındakinde kusur ara, fırsat buldukça onu kötüle aşağıla ve puan kazan.

Çok bilinen bir deyimdir.

Kusurumuz ne kadar çoksa, o kadar kusur ararız”

İnsanların düşünce yapılarını algılarını kısaca zaaflarını ve baskıcı huylarını en iyi analiz edenler bence yarışma yapımcılarıdır.

” Biri Bizi Gözetliyor”  yarışma programını herhalde hala hatırlıyorsunuz.

İnsanların özel hayatlarını izlemek insana ne kadar keyif verir formatında bir yarışma idi.

Peki neden insanların özel hayatı ile  ilgiliyiz?

Benim buna cevabım şudur.

İnsanlar fırsat buldukça kendi hayatlarını değerlendirir ve imkan buldukça da başka insanlarınki ile karşılaştırır.

Kendilerinin dışında kaldığını kabul ettiği sosyete kişiler , eski artistler, medyada o veya bu şekilde yer bulan sanatçı ve entel insanları ise büyük bir keyifle izler ancak onların da arada sırada ayağının kaymasını da hem bekler hem arzular.  Onların kusursuz olmadığını gösteren her habere de bayılır.Bu günkü bloğumu iki düşünürün tesbitleri ile sürdürmek istiyorum.

” Kusurların en büyüğü, insanın tüm kusurlarından habersiz olmasıdır.”     diyor Thomas  Carlyle. Kendisi 18. yüz yılın sonlarında doğmuş İskoçyalı tarihçi ve eğitmen.

Halbuki   MÖ 65 te doğmuş  Quintus Horatius Flaccus  bunun tam tersini söylüyor.

Ona göre

” Kamburunu  dostunun hoş görmesini isteyen, dostunun sivilcelerini affetmelidir.”

Düşünün bakalım hangisi haklı?

Acaba hakikaten insanlar kusurlarınından genellikle habersizmidirler?

Yoksa haberliler ancak sırtlarını çevirip habersiz gibimi yapıyorlar.

Benim kanaatim insanların cin gibi oldukları ancak karşısındakini aptal yerine koyduğudur.

Ana Muhalefette yerel seçimler için yaratılan tsunamiye bir bakın.

Kazanılması zor veya imkansız olan yerlere aday bulunamıyor.

Kazanma şansı olan yörelerde ve İstanbul Ankara İzmir gibi büyük şehirlerde ağzı sulanandan geçilmiyor.

Benim bir de şaştığım özellikle İstanbulda hakiki İstanbullu veya ülkenin Batı Bölgelerinden aday çıkmaması veya çıkartılmaması.

Adayların biri Erzincanlı biri Ardahanlı.

Bu kişilerin medeni cesaretine ve İstanbul sevgisine tabiiki saygı duymak lazım. Ancak  bu adaylara   ailesi 150- 200 yıldır İstanbulda yaşayan bir İstanbullunun eklenmemesini yadırgıyorum.

Sorduğum sorunun cevabını bana sorarsanız bence  Quintus Horatius Flaccus  yerden göğe kadar haklıdır.

İnsanın kusurunu bilmemesi mümkün değil.

M.Ö 4 de doğmuş Seneca’ da  bunu tasdik etmiş.

” Başkalarının kusuru gözümüzün önündedir. Kendimizdekiler ise, sırtımızı çeviririz.”  

 

 

Yorum yapın