Spor Sevgisi,Muhafız Alayı, Üsteğmen Pirik

Arada kendi hayatımdan bazı gülümsetecek anıları sizlerle paylaşıyorum. Bu da onlardan biri

1971 yılında  evlenmeye karar verdik. Okul bitmişti işe de girmiştim. Askerlik Şubesine gittim. O zamanlar hemen askere almıyorlardı mezunlar bir süre bekliyordu. Askerlik Şubesindeki Başçavuş ’ En az 2 yıl beklersin’ dedi. Evlendik her aklı az başında Türk erkeği gibi 3 ay sonra baba olacağım haberini aldım. Haberden bir hafta sonra da askere çağırdılar.

Piyade okulunda talebe iken baba oldum. Sonra Tuzla Piyade Okulunda kuralar çekildi. Ben silah bölüğündendim.15. Kolordunun Mekanize Alayının Silah Taburunu çekmişim. Sonunda Seymen dediler. Ben Seymenin nerede olduğunu bilmiyorum. Alay komutanına sordum. ’ Gel ’ dedi ’ Şu sandalyeye çık denizin sonunda gördüğün yer Seymen’. Ne ise az bir izinden sonra Seymene teslim oldum.

Alay komutanı tankçı, tabur komutanları piyade. Beni eğlenmek için 6. bölüğe verdiler. Bölük komutanı Üstteğmen Mustafa Pirik. Boyu 1,69 bir şekilde 1.70 yapmış. Subay olmak için 1.70 gerekli.Adam uzun boylulara tahammül edemiyormuş. Askerlik yapanlar bilir sabahları içtima akşamları tadat. Millet bizim boy farkımız ile dalga geçecek. İlk gün bunu tesbit ettim. ’ Komutan dedim senin durduğun yerde toprağı yükseltelim. Bu adamları kendimize güldürtmeyelim.’ ’ Olurmu ?’ dedi. Fıstık gibi olur dedim. Öyle de oldu kimse gülecek  bir şey bulamadı. Böylece aramızda bir dostluk kuruldu. O zamanları belki hatırlayanlar olur. Cumartesi günleri silah temizliği yapılır. Yönetmelik gereği kıtayı terketmekte yasak. Bölük komutanı gelmez, görevi takım komutanı Asteğmenler yapar. Bizim bölükte Pirik gelir beni ’ Senin çocuğun var’ der İstanbula yollar.

Ayrıca bizim aramızda öyle bir dostluk oluştu ki anlatmak çok zor. Biz aynı zamanda Adapazarı Köseköydeki bir Amerikan birliğinin korumasıyız. Hafta içi sabaha karşı sarhoş bir Amerikan askeri bir eğitim alarmı verir. Ben alayda yattığım için intikal ederim. Pirik evinde uyur. Çok iyi dost olduk.

Bir gün askerlik kısaldı ve ben yakalandım. Askerde top oynamak istemiyordum. Amacım düzgün bir askerlik yapmaktı. Ancak Basketbol Liginde oynayan Muhafızgücü 4 elemanını kaybetmişti ve küme düşmeye adaydı. Orduda hala Cemal Paşa (Tural) sistemi geçerli idi. Subayın onayı olmadan ordular arası geçiş yapılamıyordu. Ankara 2. ordudaydı Seymen 1. orduda. Muhafızın sorumlusu Necdet Binbaşi bizim alaya geldi ve pazarlık yaptık. Ben Ligin sonuna kadar Muhafızgücü takımında oynayacaktım ancak maçların sonunda tekrar Seymene kıtama geri dönecektim. Ayrıca Alayda kalmayacak ve Ankara Orduevinde kalacaktım. Her Salı İstanbula gidip çocuğumu görecek ve Çarşamba günü dönecektim.

Durumu Piriğe anlattım. Son maç 21 Nisanda o gece otobüse binersem sabah içtimada olurum dedim.

Maçların nasıl gittiğini bir başka yazımda yazarım.

21 Nisanda son maçı oynadım otobüse bindim sabah 7:20 de Nizamiyeden girdim. Pirik kapıda bekliyordu.

’ Asteğmenim ödüm koptu’ dedi ’ Az kalsın bütçemi delecektin.’

Meğer her 2 Tabur ve  Alay Komutanı ile 1 elbiselik kumaşa idddiaya girmiş. Komutanlar ’ Asteğmenin Ankarada  bir eli yağda bir eli balda artık dönmez demişler.’

Pirik de ’ O bana döneceğim dedi gelir’ demiş.

Gülermisin ağlarmısın

Umarım Sevgili Üstteğmenim sağlıkla emekliliğini sürdürüyordur.

Yorum yapın