Artık siyasi bloglar yazmıyoruz ama ele almak istediğimiz hangi konuyu işliyorsak yazının bir yerinde karşımıza yapay davranışlar sonucu öyle veya böyle siyaset çıkıyor.
Ben bu konu ile ilgili olarak ülkemizdeki erkeklerin hayatını örnek olarak vermek isterim.
İster çatlayın ister patlayın , eğer sağlık açısından bir sorununuz yoksa, muhakkak askerlik görevini yerine getirmek zorundasınız.
Bu görevi yerine getirmemek için binbir takla atıp numara çeviren insanların medyatik olanlarını basın yoluyla tanımışsınızdır. Ünlü olmayanları da , ki benim tanıdıklarımın arasında da vardır, sadece allaha havale ederim.
Nasıl hayatta bir kere askerlik yapmak zorunluluk ise ülkemizde yazı yazıp da siyasete ucundan kenarından değinmemek mümkün değil.
Söz askerlikten açılınca bir kaygımı sizlere özellikle aktarmak isterim.
Ortadoğuda yaşanan sıkıntılar bizi de savaşın tam kenarına getirdi.
Güneydoğuda yaşananlar ve Barış Süreci mantalitesi içinde hiç arzu edilmeyen ancak olası sertlikler bununla birleşince önemli sıkıntılar içine düşme ihtimalimiz yüksek.
Ben eğer bir savaş çıkarsa ordumuzun çok fazla üst kademe komutanının hapiste olması, çok fazla sayıda pilotun istifa etmesi gibi nedenlerle bir sıkıntı yaşanacağı veya benzeri durumların ortaya çıkacağı gibi bir konuyu öne çıkarmak istemiyorum.
Bu konu siyaseti meslek olarak yapan gazetecilerin alanıdır.
Benim sıkıntım şu an askerde olan veya önümüzdeki dönemde askere gidecek olanlardır.
Benim askerlik yaptığım günden sonra yaklaşık 42 yıl geçti .
Benim zamanımda Cemal Tural Paşanın kanunları geçerli idi.
Buna göre herkes hem ülkesini tanısın hem de kendi insanının baskısından uzak olsun diye Doğunun insanı Batıda, Batının insanı Doğuda askerlik yapardı.
Ben askerliğimi İzmit Seymende Asteğmen olarak yaptım. Bütün askerlerimiz Doğu ve Güneydoğu kökenli idi. Türkçe bilmeyen olduğu gibi bana Kürtçe öğretmek için bir taraflarını yırtan da vardı. Tabii bir kaç tanede kaynak olmuş torpilli batı doğumlu da bölükte görev yapıyordu.
Hepsi de sevgi dolu insanlarımızdı.
Bir başka bloğumda detaylı anlattığım bir anımı kısaca bilginize sunayım.
Ben Piyade Okulunda Silah Bölüğünde eğitildim, branşım havan ve geri tepmesiz toptu.
Kıtamda tüm alayın top atışlarının sorumlusu idim.
Top atış sırasında arkasına 13 metre alev çıkarır bu nedenle askere çok iyi anlatmal gerekir yoksa kafasını uzatır dediler.
Çok iyi anlattım.
420 kişi ile tatbikata gittim 14 kişi hastanelik oldu.
Tatbikat sonrası bana teşekkür beratı verdiler. En az zayiat o sene olmuş.
Askerlik yapanlar çok iyi hatırlarlar. Eğitimlerde asker, hareket ederken ,arkadaşından yardım ister.
” Mehmet hedef karşı top ağaç, beni ateşinle koru der ” ve siperden fırlar.
Benim sıkıntım işte bu askerler için
Gezi Parkı olayları sonrası yapılan ayırımcılık ve bölücülük beni çok korkutuyor.
Askerde benim askerim ayrı bir bölükte, diğerleri başka bir bölüktemi askerlik yapacak?
Mehmet siperden fırlarken ateşinle onu koruması gereken acaba bizdenmi onlardanmı diye düşünürse nasıl savaşacak?
Benim askerlik yaptığım zamanda ranzada altlı üstlü yattığım değerli Ermeni kardeşim Mihran Karabetyan Asteğmen olarak Tunceli Hozatta görev yaptı.
Bizim milletimiz çok fazla şey istemeyen , mevcutla mutlu olan bir yapıda idi.
Son zamana kadar Kürt , Türk , Çerkez, Ermeni ,Rum, Yahudi dost olarak yaşardık.
Şimdi neden bu hale düştük.
İstekleri giderek artan siyasiler mi acaba bu işin kusurlusu?
” İnsan gereksinimleri ne kadar azsa o kadar mutlu olur. istekleri çoğaldıkça özgürlüğü azalır.” diyor Maksim Gorki
Bir düşünün bakalım