Ben baba tarafından Çankırılı’ yım anne tarafından Bolu’ lu.
Babam Çankırı’ dan çok küçük yaşlarda ayrılmış ve askerliği sonrası bir kere ve bir gün dönmüş. Tüm ailesinin şehirden göç etmesi nedeni ile orada hiç bir aile kökü kalmamış.
Annemin Bolu’ daki ailesinin bir köyü de var. Ben küçükken yazları bazen köye gider ata biner, tavuk ve horozlarla haşır neşir olur, inek ve öküzleri sever ve koçlarla tos oynardık.
Bu nedenle bana nerelisin diye sorulunca ” Boluluyum” der babamdan fırça yerdim. ” Yer anadan değil atadan belirlenir” der ama yeri de bir türlü gösteremezdi.
Tabii köyde ufak tefek kazalar da olurdu. Bunların en önemlisi benim atın yeni doğmuş tayını kovalayıp kuyruğunu çekmeye uğraşırken yediğim çifte idi.
Tay suratımı tepmesine rağmen hem nalının olmaması hem de biraz ıska geçmesi nedeni ile çok hasar görmedim. Ancak ağzıma aldığım hafif darbe neticesi benim ön iki dişimin arası biraz açıldı ve yakışıklılığıma az da olsa halel geldi.
Bir kaç gün önce Gazi Koşusunun 87. si yapıldı.
Bu gün bu neden ile bloğumu Gazi Koşusuna konusuna ve ulu Önderimize ayırmak istedim.
Avusturyalı tarihçi Hoopers, atın ilk eğitim ve evcilleştirme hareketinin, İç Asya’da Türkler tarafından yapıldığını belirtmiş, Alman tarihçi Portriatz ise “Eski Çağlarda At” isimli eserinde, atın MÖ 6000 yıllarında, Türkler tarafından evcilleştirildiğini iddia etmiş ve bu iddiası için bazı bulguları kanıt olarak göstermiştir. Bu bulgulara Türkistan’ın Anav bölgesinde ulaşılmıştır. Macar tarihçi Allfoldin ise atın eğitim ve evcilleştirme hareketinin ilk olarak Altay Türklerine ait olduğunu belirtmiştir.
Türkler at sırtında ülkeler fethetmiş, onun üzerinde amansız cenkler vermiş ve büyük zaferler kazanmıştır. Savaşta olduğu gibi barışta da Türkler, atlarından bir an olsun ayrılmamışlardır.
Tarihçi E. Marcell, Hunlarla ilgili yazdığı bir eserinde şöyle demektedir: “Türkler süvari savaşında, şimşek gibi hızlı olan atlarının üzerinde, mıhlı gibi dururlar, yaşantılarını at üzerinde geçirirler. Toplantılarını at üzerinde yaparlar, at üzerinde yerler, içerler, hatta uyku ihtiyaçlarını bile atlarının boyunlarına doğru uzanarak giderirlerdi. Biniciliğe daha küçük yaşlarda alışmış olan gençler yaya yürümeyi adeta onur kırıklığı olarak karşılardı.”
Türklerde ata ad koymak töredendir. Göktürk Kağanı Kültegin’in, atına “Azman” adını verdiği Orhun Kitabeleri’nde görülmektedir.
Bu açıklamalardan sonra ulu önderimiz Atatürk’ ün at sevgisini siz okurlarıma kısaca hatırlatmak isterim.